Abdülbaki Gölpınarlı Anma Konferansı düzenlendi
İran Kültürel Eserler ve Onurlular Cemiyeti Başkanı, İran İslam Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi, Atatürk Dil, Kültür ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Rektörü’nün yanı sıra Türk tarihi ve edebiyatının tanınmış profesörleri, üniversite hocaları ve öğrencilerinin katılımıyla 20 Şubat 2024 tarihinde düzenlenen konferansın açılışında İran İslam Cumhuriyeti Türkiye kültür Müsteşarı Seyit Kasım Nazımi ev sahibi olarak hoşgeldin konuşması yaptı
İran Kültürel Eserler ve Onurlular Cemiyeti Başkanı, İran İslam Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi, Atatürk Dil, Kültür ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Rektörü’nün yanı sıra Türk tarihi ve edebiyatının tanınmış profesörleri, üniversite hocaları ve öğrencilerinin katılımıyla 20 Şubat 2024 tarihinde düzenlenen konferansın açılışında İran İslam Cumhuriyeti Türkiye kültür Müsteşarı Seyit Kasım Nazımi ev sahibi olarak hoşgeldin konuşması yaptı.
Kültür hizmetkarlarını onurlandırma görevi
Açılış töreninde konuşan İran kültür Müsteşarı, büyükleri ve bilim ve düşünce alanında emek veren öncüleri anmanın ve onurlandırmanın önemine vurgu yaparken, merhum Gölpınarlı’yı, İran ile Türkiye arasında Kültür köprüsü görevi gören en önemli bilim ve kültür şahsiyetlerinden biri olarak niteledi. Gölpınarlı’nın bir yandan Hafız, Şebisteri, Hayyam ve özellikle Mevlana gibi önemli şahsiyetlerin eserlerini Türkçeye tercüme ve tanıtımını yaptığını hatırlatan İran Kültür Müsteşarı Nazımi, diğer yandan Kur’an-ı Kerim ve Nehcü’l-Belağa gibi Şiilik tarihinin önemli metinleri tercüme ederek, İran ve Türkiye halkları arasındaki manevi bağları güçlendirdiğini ve karşılıklı kültürel anlayışın temelini oluşturduğunu vurguladı.
Nazimi, İran ile Türkiye arasındaki kültürel ilişkilerde Gölpınarlı’nın tarihi konumunun önemine değinerek: “Bu tür şahsiyetleri anmak, ve onurlandırmak ahlaki bir görev olduğu kadar aynı zamanda gelecek nesiller için de bir misyondur. Çünkü bu anma törenleri ile bu büyüklerimizin değerlerinin gelecek nesillere aktarılması ve toplumdaki bilimsel ve kültürel geleneklerin devamı mümkün olmaktadır. Bu tür şahsiyetlerin anılması, günümüzün ve geleceğin akademisyenlerine bu yolun devamı için yeni fırsatlar sunmaktadır” dedi.
Gölpınarlı ve edebiyat geleneğinin sürdürülmesindeki rolü
Açılış töreninin bir diğer konuşmacısı olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ve Türkiye’nin eski Tahran Büyükelçisi Prof. Dr. Derya Örs, İran ile Türkiye arasında uzun süredir devam eden kültürel ilişkilere değinerek, son dönemlerde Merhum Gölpınarlı’nın İran ile Türkiye arasında oynadığı yapıcı ve nadir role dikkat çekerek, şunları söyledi: “onun ilmi ve edebi eserlerinden yaptığı çevriler, İran ile Türkiye arasındaki kültürel ilişkilerde etkili olan en önemli etkenlerden biridir.”
Derya Örs, merhum Gölpınarlı’nın şiire ilgisi ve klasik Osmanlı edebiyatı ve şiir geleneğinin çağdaş dönemdeki devamı ve yerine işaret ederek, onun gazellerinden bir beyit okuyarak şunları ifade etti: “Gölpınarlı’nın edebi ve kültürel metinleri tercüme ve telif etme konusundaki üretkenliği ve irfani ve mistik arayışı, onun çok boyutlu bir figür haline gelmesini sağlamıştır.”
Açılış töreninde konuşan Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Cahit Güran ise, üniversite alanlarının bilim adamlarını anma ve onurlandırmadaki yerine dikkat çekerek, merhum Gölpınarlı’nın tarihi konumunu hatırlatarak, Hacettepe Üniversitesi’nin bu konferansta evsaipliği yapmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
İki ülke arasında kültür köprüsü
Konferansın bir sonraki konuşmacısı İran İslam Cumhuriyeti Türkiye Büyükelçisi Muhammed Hasan Habibullahzade oldu. Gölpınarlı’nın beşeri ve İslami ilimlerdeki uzman şahsiyetlerinden biri olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “merhum Gölpınarlı’nın bilgisi sadece Türk edebiyatı ve tarihi ile sınırlı değildir, Gölpınarlı’nın İran edebiyatı, tarihi ve kültürüne dair örnek niteliğindeki ustalığı onu eşsiz eserler yartmada öne çıkarmıştır. İki ülkenin edebiyat ve tarih uzmanlarına göre Gölpınarlı’nın İran ve Türkiye halkları arasında kültürel bir köprü görülmesinin nedeni de bu olmalıdır.”
Açılış konuşmalarının ardında merhum Gölpınarlı’nın kişisel biyografisini konu alan video klibin yayınlanmasının ardından konferansın bilimsel konuşmalarına geçildi.
Gölpınarlı’nın manevi bakışı
Konferansın ilmi bölümünün ilk konuşmacısı olan İran Kültürel Eserleri ve Onurlular Cemiyeti Başkanı Dr. Mahmoud Şalui, Mesnevi’nin İran ve Türkiye’nin manevi ve ahlaki dünyasındaki yerini ele alarak bu önemli tarihsel konumu anlattıktan sonra Mesnevi müfessirlerinin, Mesnevi’nin konumunun genişletilmesi ve derinleştirilmesindeki rolünü anlattı.
Gölpınarlı’nın Mesnevi’yi şerh etmesi ve klasik İran ve İslam edebiyatının manevi boyutunu Türk toplumuna aktarmasındaki önemine işaret eden Şalui, şöyle devam etti: “Eserlerine üstünkörü bir göz atıldığında, onun fikri yönünü ve içsel meyillerini manevi dünyaya yönlendirdiği açıkça ortaya çıkar. Kur’an ve Nehcü’l-Belağa, tasavvuf ve irfan, fütüvveti ve melami ve hepsinden önemlisi Mevlana’nın derin ve kapsamlı düşünceleri, insan sevgisi ve düşüncesinin bir özü olarak, onun fikirleri ve anlayış tarzını öylesine meşgul etmiştir ki, bu konulardan ortaya çıkan bilgilere dikkat edilmeden veya bunlara aşina olunmadan onun hakkında her türlü anlatım ve açıklama yapmak, söz konusu olamaz.”
İran Kültürel Eserler ve Onurlular Cemiyeti Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü: “Gölpınarlı’nın eserleri üzerinde düşünüldüğü zaman, onun tüm bu yüzeysel bilgiler arasında manevi ve yüce ilimlere yönelme yeteneğine sahip olduğuna ve bu yüceltici eserlerle lütuf kazandığına inanmak mümkündür. O, irfan ve marifetle dostluk kurarak tıpkı Mevlâna gibi arzusunu üst âleme yöneltti ve Huma kuşu gibi kanat açıp yerüzündeki kayalıklardan göklere doğru hareket etmeyi başardı.”
Yeni tarih yazımı okulunun kurucusu
Abdülbaki Gölpınarlı’nın bilimsel şahsiyeti anısına düzenlenen konferansın ikinci konuşmacısı Prof. Dr. Ahmed Yaşar Ocak oldu. Gölpınarlı’nın öğrencilerinden olan Ahmet Yaşar Ocak konuşmasının başında Gölpınarlı’yı nasıl tanıdığını ve onun hakkındaki izlenimlerini anlatarak hocasının ahlaki ve entelektüel özelliklerini anlattı.
Hacettepe Üniversitesi’nden emekli profesör, sözlerinin devamında “Gölpınarlı’nın büyük akademik konumuna işaret ederek onu, çağdaş Türkiye’de tarih yazımı ve modern tarih araştırmaları ekolünün kurucularından biri olan merhum Profesör Muhammed Fuat Köprülü ile karşılaştırdı. O, Köprül’nün bileşik ve analitik yaklaşımının özelliklerini hatırlatırken, Gölpınarlı’nın Fars ve Arap dilleri ve edebiyatlarına hakim olmasının yanı sıra, özgün tarihi kaynaklar üzerine odaklanması ve tarihi konulara yaklaşımıyla da öne çıktığını” dile getirdi.
Bilimsel araştırmalarda yenilikçi
Konferansın devamında Hacı Bayram Veli Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Hakkı Aksoyak, Gölpınarlı’nın Türkiye’de tarih çalışmaları alanındaki bilimsel konumunu inceledi. Aksoyak Gölpınarlı’nın temel özelliklerinden birinin de eserlerinin çokluğu ve konu çeşitliliği olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti: “Merhum Gölpınarlı, Konu çeşitliliğine paralel olarak çalışmalarında daima bilimsel yenilikleri ön planda tuttu. Onun, Alevilik tarihi, Bektaşilik, Hurufilik, Melamilik, Şiilik ve edebi eserlerin tercümesi gibi konular, Türk akademik camiasına taze ve yenilikçi fikir ve sözler kazandırdı.”
Gölpınarlı’nın bazı el yazmaları ve eserlerinin hala yayınlanmadığına değinen Aksoyak, büyük bir bavula sığmayacak kadar hacim olan bu eserlerin, Gölpınarlı’nın öğrencilerinin çabalarıyla yayımlanmasını umduğunu ifade etti.
Gölpınarlı’nın bilimsel mirasının incelenmesi konusunda özel yazıları bulunan Aksoyak, konuşmasında ilk kez Gölpınarlı’nın kendi el yazısıyla yazılmış, içinde Gölpınarlı’nın çizim ve resimlerinin de yer aldığı bir el yazmasını tanıttı ve bu eserin önemi hakkında açıklamalarda bulundu.
Fütuvvetnameleri inceleme geleneğinin başlatıcısı
Abdülbaki Gölpınarlı anısına düzenlenen konferansın bilimsel bölümünün devamında söz alan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Alireza Mugaddem, Gölpınarlı’nın Fütuvvetiler tarihi araştırmaları başlıklı tebliğini sundu.
Mugaddem, Gölpınarlı’nın Türkiye’de Fütuvvetnameleri inceleme geleneğinin oluşmasındaki rolünü anlatan bir rapor sunarken, bilimsel başarılarını ve bu alandaki özel fikirlerini aktararak şunları söyledi: “Akademik çevreler Gölpınarlı’nın başlattığı bilimsel geleneği sürdürse, şuankinden çok daha dikkat çekici bilimsel başarılara imza atması mümkündür.”
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Mugaddem, “Gölpınarlı’nın Ahi Evren ile Mevlana’nın çağdaşlığının olmadığını ilk kez dile getirdiği tarihsel görüşüne değinerek, daha sonra yapılan araştırmaların da bu görüşün geçerliliğini ortaya koyduğunu, bu da Rahmetli Gölpınarlı’nın bilimsel çalışmalarında titiz davrandığını gösteren yönüdür” dedi.
1982 yılında İstanbul’da vefat eden merhum Abdülbaki Gölpınarlı, 50’den fazla bilimsel eseri, Türkçe ve Farsça onlarca makalesi ve yüzlerce şiiriyle Türkiye’nin en büyük çağdaş araştırmacı, çevirmen ve şairlerinden biriydi. Divan-ı Hafız, Mesnevi, Gülşen-i Raz, Mantık El-Tayr ve diğer edebi ve tasavvufi eserleri tercüme ederek, tasavvuf ve manevi bilgilerin çağdaş Türkiye’ye aktarılmasında eşsiz bir rol oynamıştır.
Merhum Gölpınarlı aynı zamanda çağdaş Türkiye’de çoğu Ehl-i Beyt’i (as) öven Fars şiirinin öncülerinden ve bu dilde çeşitli şiirler yazmış biri olarak da değerlendirilmelidir.
Prof. Dr. Abdülbaki Gölpınarlı’nın bilimsel şahsiyetini anma konferansı bu büyük düşünürün ölümünden kırk yıl sonra İran Kültürel Esereler ve Onurlular Cemiyeti, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve İslam Cumhuriyeti Kültür Müsteşarlığı’nın işbirliği ve katılımıyla, 20 Şubat 2024 tarihinde Hacettepe Üniversitesi Mehmet Akif Salonu’nda gerçekleştirildi.